4 Kasım 2012 Pazar

Kafkasya Neresidir?

Kafkasya Neresidir?

Kafkasya denildiğinde, Karadeniz ile Azak Denizinin doğu kemsini ayıran Anapa yarımadasından başlayarak hazar denizi kıyısındaki Apşeron yarımadasına ulaşan Büyük Kafkas dağları ve bu dağların iki yanında uzanan topraklar kastedilir.

Kafkas dağlarının ikiye ayırdığı Kafkasya'nın güneyinde Gürcistan ve Azerbaycan ülkeleri yer alır. Bu bölgeye çeşitli kaynaklarda Traskafkasya da denilmektedir. Kuzey de yer alan ve Rusya'nın hakimiyeti altında bulunan Kuzey Kafkasya olarak bilinen bölgede ise Adigey , Abhazya , Karaçay-Çerkes , Kabardey-Balkar , Kuzey Osetya , Güney Osetya , İnguşetya, Dağıstan ve halen bağımsızlığını kazanmak için savaş veren Çeçenya ülkeleri bulunur.
 

CERKES KIYAFETLERİ VE ANLAMLARI:

Çerkes kadinlari ise zerafet ve asaletlerini yansitan giyecekler giyerlerdi. Kaftan diye adlandirilan giysinin üst kismi vücüda tam oturmustur, bel'e takilan kemerin asagisinda kalan kisim uzun ve yere kadar açiktir. Açiktan iç giysi görülür, bel'den baslayan gümüs, altin, pirinç dügmeler üçgen biçiminde ve boyun altina dogru uzanir. Kaftan mat renklerde olup kadife, ipek, atlas gibi kumaslardan dikilmistir. Kollar genis ve uzun olup üzerinde süsleme sanati örnekleri vardir. iç'lik Kaftan'in içine gelir Üzerinde ve alt etek önünde gümüs,sim-sirma islemeler görülür. Basa kep biçiminde baslik, üzerinde alti, gümüs, sirma, inci islenmistir. Basa dik olarak giyilmasine dikkat edilir. Basa yine basliktan tutturularak ipekli kumastan yapilmis genellikle beyaz basörtüsü örtülür.

CERKES KIYAFETLERİ VE ANLAMLARI:

Çerkes erkekleri " Çerkeska" diye adlandirlilan bir giysi giyerlerdi, bu giysinin etekleri diz boyunu geçecek sekilde uzun ve genistir, gögsünde agaçtan yapilmis fiseklikler ve bunlarin gümüsten kapaklari vardir. içine açik tonda gömlek giyilir, kendi rengi ise çogunlukla koyu tonda olur. Baslarina evde kadinlar tarafindan elle yapilmis Kalpak takarlardi, bunlarin üzerine keçi kilindan dövülerek yapilmis yamçi adi verilen bir giysi giyerlerdi. Yasamlarini önemli kismi at üzerinde geçtigi için yamçinin uzun olmasina dikkat edilirdi.Yamçinin boydan boya açik olan önünde boyun kisminda gümüs bir tutturmalik bulunur. Ayaklara bazen diz boyunu asan yumusak deriden yapilmis altin yada gümüs tokalarla baglanabile çizmeler giyilir, bel'de ise üzerinde kilinç, yagdanlik, kama bulunan beli saran deri kemer bulunurdu.

ADIGE & ABAZA


3 Kasım 2012 Cumartesi

2 Millet Tek AŞK..!

İKİ KARDEŞ MİLLET .
NE KADAR BİRBİRLERİNDEN AYIRMAYA ÇALIŞSALAR DA , BU İKİ MİLLETİ ASLA AYIRAMAZLAR. 
İKİSİ DE SÜRGÜN EDİLDİ .
İKİSİ DE SOYKIRIM GÖRDÜ .

CERKES ERKEK İSİMLERİ:

Erkek İsimleri

Abrek ............Savaşçi, direnişçi 
Akanda......... Abazaca erkek ismi
Aşemez......... Nart ismi
Azemet.......... Usta, becerikli 
Berkan.......... Mitolojik 
Berkuk.......... Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Bersis.............Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Beslan........... Tarihi 
Bislan............ Tarihi
Çelekan........ Xabze’ye göre eğitilmiş çocuk
Çelemet......: .Yüce çocuk
Çeleşav........ Erkek çocuk,iyi çocuk
Daryal...........Kafkasya’yı kuzeyden güneye bağlayan geçitin ismi
Elbruz........... Kafkasya’da dağ ismi
Emef............ Uğurlu, aydinlik 
Guşan.......... Atak, çevik
Guşav.......... Kalbin oğlu
Jabaği.......... Mitolojik
Jan...............Atak, çevik, becerikli 
Janberd........Tarihi
Janberk....... tarihi 
Jankat......... Mitolojik Kafkas 
Kambot.......Tarihi
Kanbolat..... Tarihi
Kanşav........Xabze’ye göre yetiştirilmiş çocuk
Kuban..........Kafkasya’daki bir nehrin, ovanin ve uygarliğin ismi 
Metkan........Eğitilmiş, yüce kişi
Nart............Mitolojik
Nartan.........Mitolojik
Narter.........Mitolojik
Nartkan......Nartlar’in eğittiği
Nerit..........Gözde
Nesij..........Ulaş 
Nesren.......Mitolojik Perit...........Önder 
Psefit..........Özgür
Psınef........Berrak Su
Savsur.......Mitolojik
Soslan........Mitolojik ( Asetince )
Sumaf........Çerkes Savaşçısı
Timaf........ Aydinliğimiz, uğurumuz
Yelkan.......Mitolojik 
Yelmis.......Mitolojik 
Yenal...... ..Mitolojik
Yetal..........Mitolojik 

CERKES KIZ İSİMLERİ:

Kız İsimleri

Adiyef..........Mitolojik 
Albina..........Kafkasya’da bir ırmak ismi
Bilana..........Ceylan
Dane...........Ipek
Denef..........Ipek 
Dijan...........Janimiz 
Dinemis......Gözümüzde
Dişeps........Altin suyu
Goşemef... .Uğurlu kadin
Goşeney.....Tarihi 
Gunef.........Aydinlik kalp
Gupse........Canan, akraba
Gupset........Kalbini veren, içten, candan
Guşef ........Kalp alan, kalp kazanan
Janserey.....Tarihi
Janseri....... Tarihi
Janset........Tarihi
Jineps........Çiğ damlasi
Labe....... Kuban Nehri'nin kolu-Bereket bolluk getiren
Laşin........Mitolojik
Mafe........Uğur, aydinlik 
Maze........Ay
Mezguaşe.....Orman kızı/tanrıçası
Mizağo.....Dolunay 
Nefin........Aydinlik 
Nejan.......Keskin gözlü
Nelit........Parlayan göz
Neris.......Gözde
Nesij........Ulaş
Raşa........Abazaca kiz ismi 
Ridade.....Mitolojik 
Seteney.....Mitolojik 
Sine..........Gözüm 
Sinef.........Aydinliğim
Sinem.......Gözüm
Sinemis.....Gözümde
Sipse........Canim
Tameris.....Yüceltilmiş
Tijan..........Janimiz
Tijin..........Gümüş
Zişan........Bir tek Jan 

ÜNLÜ ÇERKESLER!


 Abdüllatif Şener
Siyasetçi
 Doğan Kuban
Sanat Tarihçisi
Ediz Hun Aktör

ADIGE (CERKES) devlet arması!

ADIGE devlet arması!

ABAZA devlet arması!

ABAZA devlet arması!

Çerkeslerde akraba evliliği ve kaşenliği yasaktır.

Çerkeslerde akraba evliliği ve kaşenliği yasaktır. 

Cerkeslerde Kız İsteme..!


Kız isteme

Kız erkeğin evlenme teklifine evet dediği andan itibaren gelini almak ve götürme merasimi başlar. Bu merasim iki şekilde oluyor. Birisi resmi şekilde kızı babasından istemek, vaseyi evvelce vererek her zamanki merasim ile gelini gündüz eve götürmektir. Bu usul daha ziyade uygun ve kibarlık telâkki edilir.
Kız babasından istenecek ise delikanlının amca, dayı gibi en yakın akrabasından biriyle bir Thamate (ihtiyar) biri elçi olarak gönderilir.
Fakat kız başka köyde ise babasının evinden başka bir eve misafir olmak ve kızı istemek hürmet icabıdır. Delikanlının babası asla bizzat kendisi istemez. Annenin kız beğenmeye gitmesi ise adet değildir. Ebeveyn için görmeden gelin sahibi olmak Çerkes1ere mahsustur. Fakat yüzünü görmediği bir kızı hayat arkadaşı olmak üzere bir gencin odasına sokmak gibi bir adet Çerkeslerde yoktur.
Gönderilen heyet müracaat edince baba kızla teklifsiz olan kadınlar vasıtasıyla fikrini sordurur ve aile efradının reylerine başvurur. Kızlar her vakit nezaketen işi babasının reyine bırakırlar. Ancak arkadaşlarından fikir ve arzusu öğrenilir. Kızın arzu ettiği delikanlı sınıf ve mevki itibarıyla kendisine uygun olduğu takdirde baba genellikle reddetmez. Bu suretle babanın muvafakatı alınınca ağırlık miktarının tayini için zaman kararlaştırılır.
Artık o günden itibaren kız babasından utanıp görünmemeğe başlar.

Anzor Urishev - Rusya 2012 Şampiyonu

Anzor Urishev - Rusya 2012 Şampiyonu

Abaza Bayragının Anlamı..!

1991'de V. Gamgia tarafından tasarlanan bayrak, yeşil ve beyaz renkler dönüşümlü olmak üzere yedi yatay çizgiden oluşmaktadır.[1]Sol üst köşede üç çizgi uzunluğunda ve genişlik uzunluk oranı 0.38 olan kırmızı zeminli bir dikdörtgen bulunmaktadır. Dikdörtgen bölümün içinde sağ el ayası bize bakacak şekilde ve üstünde yarım ay şeklinde 5 uçlu yedi yıldız yer alır. Elin anlamı dosta hoşgeldin, düşmana geçit yok anlamına gelir.

Adıge Bayrağının Anlamı..!

Renklerin, yıldızların ve okların anlamı 

Adıge Bayrağı'nda yer alan renkler, yıldızlar ve oklara gelince: İpek kumaşın yeşil rengi Kafkasya'nın dağ ve ovalarını; siyah 3 ok dönemin en yetenekli ve ünlü üç ailesini (Zaniko, Aytekçiko, Boleteko aileleri), siyah renk ise düşmana ölümü, sarı yıldızlar da bütün yaşamları açık havada, kır ve dağlarda geçen ve gökyüzündeki yıldızlara bakarak uyuyan kahramanların yer aldığı 12 bölgeyi temsil ediyordu. Bu 12 bölge; Natukhay(Nathkoç), Şapsuğ, Abedzah, Ubıh, Bjedugh, Temirgoy, Abhaz, Hatukay, Mahoş, Besleney, Brakiy, Karaçay, ve Kabardey'den oluşur.

Ağlatan Qafenin Hikayesi..!

Ağlatan gafe'nin hikayesi cok ama cok eskiye dayanir, yer ve mekan bilinmemektedir. Uzun yillardir calinir, sozleri yoktur.. Notalar anlatir yaşanmiş duygulari ve o imkansiz ama bir o kadar da tutkulu olan bir aşki...
Melodi dile gelir, eger calan biliyorsa hikayesini... 

Ve şoyle başlar bu imkansiz ve bir o kadar da acikli aşk, 
-Cevrenin sayilan soylu ailenin tek kizinin guzelligi ve asaleti dillere dolaşir, genc delikanli ise soylu olmayan bir ailenin ikinci ogludur. Cesur bir o kadarda mert ve savaşci bir erkektir. Kiz ve delikanli birbirlerine sevdalanirlar. Kizin ailesi bu ilişkiyi onaylamamaktadir gencin ailesinin soylu olmadigini gerekce olarak one surerler. 
Kizin guzelligi tum ulkede anilmaya başlar ve zamanin rus çarı kizin methini duyar kizi gormek icin koye gelir ve hayran kalir. Kizin babasindan kizi ister baba şaşkindir, buyuklere haber salinir herkes ulu kestane agacinin altinda toplanir, tartişilmaya başlanir ve sulalenin ileri gelenleri çarın arzusunu kabul edilemez bulur bir çara verilecek kizimiz yoktur denir. 
Çar haber salinir bizde sanan verilecek kiz yoktur diye... Koskoca çar sinirlenir ve nasil bir sozdur der kabul edilmez bulur. Kizi kacirmak icin yola cikar.. 
Genc delikanli ise olanlardan habersiz aşki icin agitlar yakmakta ve kavuşacaklari gunun hayali ile gunleri eksitmekte, kiz ise caresiz aşki icin hergun aglamakda ve baba sozu ile aşki arasinda kalmakdan zorlanmaktadir. 
Carin kizi kacirmak isteyişini haber alan buyukler careler peşindedirler derken kizi sevdigi delikanliya vermeyi uygun bulurlar ve çara vermektense ;soylu olmasada bir dagliya gelin etmek daha iyidir diye duşunurler... Bir an once dugun hazirliklarina başlanir, atlilar dort bi yana dagilir, haberler salinir, tum eller dugunumuz var diye. 
İki gencin kalbi kavuşacak olmanin heycani ile atmaktadir. Dugun gunu gelip catar dort bir yandan gelen misafirler agirlanir, eglenceler başlar... 
Car coktan gelmiş ve pusuda adamlari ile hazir vaziyette kollamaktadir her bir yani ve çarın bir emriyle tum adamlari kizi kacirmak icin dugun meydanini basarlar ve kizi alip daga kacarlar ardindan delikanli peşlerine duşer çarın elinden sevdigini alacakdir dinlemez hicbir soyleneni aklinda tek sevdigi vardir... 
Kiz caresiz yalvarir birakmalari icin, çar gulerek izin vermeyecegini soyler derken ucurum kenarindan gecerken kiz ;senin olmaktansa olmeyi yeglerim; diyerek kendini ucurumdan boşluga birakir ve delikanlinin gecmekde oldugu yola duşer, delikanli koşar sevdiginin yerde yatan cansiz vucudunu kucaklar ve koye geri doner... 
Koy matem havasindadir cenaze hazirlanir ve kizi mezarliga goturenlerin ardindan yurur delikanli ve agzinda mizikasi ile başlar melodi calmaya. O gunden sonra ne genc delikanliyi goren olur ne de çarı... 
işte bu melodi eskiden sevdalilarin karşilikli oynadiklari oyunda biz sevdaliyiz haberiniz olsun manasina gelirmiş. şimdiler de oynayanlar anlamani bilmedigi icindir ki dikkat etmeden oynanmaktadir cunku agir ve yavaş hareketlerle oynanir. 

Son soz  olarak; Oynarken dostlar iki sevdali gibi oynayin ki sizler oynarken bedenleriniz de can bulsunlar......

Abazalarda Söz Kesme Adeti..!

Kız tarafının, erkek tarafının gelmesi için belirlediği tarih geldiğinde yine yapılacak şeylerde başı boşluk yaşanamaz. Erkek tarafı kız tarafına gidecek olan heyeti belirler. Bu heyetin içinde erkeğin babası, amcası ya da çok yakınları yer alamazlar. Heyet genellikle 3 ya da 4 kişiden meydana gelir. Heyete birde hizmetlerini yapmak için bir genç verilir ki bu gurubun EYZBI’sı (küçüğü)konumunda değildir. O sadece arabalarını kullanmak, çikolata ve çiçekleri taşımak veya gidilen evde onların yanlarında bulunmadığından dışarıda herhangi bir gereklilikte hazır bulunmaktır. Heyet araçları ile kız evinin bahçesinde durduğunda hizmet görevi üstlenen genç hemen çikolata ve çiçekleri alarak arkalarından karşılayanlardan uygun olan kişiye vererek dışarıda bekler Ancak kulağı gözü içerideki AYHABILAR’ın da (büyüklerinde) olur. Kızın babası asla o ortamda bulunamaz. Büyükler AŞTA yemeden asla konuya girmezler. AŞTA masası hazırlandığında hizmet için giden gençte masaya fazla yaklaşmadan orada hazır bulunur ve ev sahibi konumundaki büyüklerden nezaketen oturması için gelen teklifleri yine nezaketen geri çevirir. Gelen gurubun AYHABI’sı AŞTA sofrası konuşmalarından sonra yemeğe başlanır. Hizmet eden delikanlı için müsaade alınırsa başka bir bölümde kendisi için hazırlanan yemeğe oturabilir. AŞTA masası kurallarına göre son bulduktan sonra (bknz.aleyşüa-kebz..aşta) kahvelerini içmek için tekrar masadan kalkarlar ve artık konuya girilir. Herhangi bir olumsuzluk olmadığı görülürse ki olumsuzluk olsa zaten baştan elçiye olumsuz haber verilir ya da AŞTA sofrası kuralına göre hazırlanmazdı. AŞTA sofrasının bir dili olduğunu belirtmiştik ve olumsuz bir diziliş ya da sofra bütününde olumsuzluk varsa zaten yemek yenmeden kalkılır. Gelen gurubun AYHABI’sı AÇMA denen erkek tarafının küçük bir hediyesi olan zarfı (asla başlık değildir) sehpaya bırakarak güzel konuşmalar yapar. Erkek tarafını temsil edenlerden uygun görülen bir kişi zarfı açarak sayar ve almamak isteseler de saygısızlık olmamasını düşünerek sembolik olarak yarısını alır ve diğer yarısını iade ederler. Belirlenen AÇMA bedeli günümüzde 1.500 TL olarak belirlenmiş ve karara bağlanmıştır. HAYIRLI OLSUN faslından sonra gelen gurubun genelde EYZBI’sı ( küçüğü) müsaade alarak yanlarında getirdikleri söz yüzüğünü kıza takmak için kızın bulunduğu odaya geçer ve edebi konuşmalardan sonra hayırlı olsun dedikten sonra yüzüğü takar. Abhazlar’da NİŞAN, KINA gibi merasimler yer almadığından ve hoş görülmediğinden yüzük kız istendikten sonra orada takılır ve damat geleneklere göre kesinlikle orada bulunmaz. Erkeğin yüzüğü daha sonra kendisine gönderilir.Yüzük takıldıktan sonra müsaade alınır. Kapıdan çıkılırken genç kızlar tepsi içerisinde gelin adayının nüfus kağıdını sunarlar. Gurubun EYZBILAR’ın dan biri tepsiye bahşiş niteliğinde 100-250 gibi bir miktar bırakarak paketi alır. Erkek tarafına gelinerek erkeğin ailesine nasıl karşılanıp ağırlandıklarını ve işlemin tamamlandığını, yapılacak bir şey olduğunda tekrar göreve hazır olduklarını bildirirler ve kendileri için hazırlanan yemek ya da v.s yedikten sonra müsaade alarak görevlerini bitirmiş olurlar. Kendilerine zahmetlerinden ötürü teşekkür edilir ve uğurlanırlar.

Abaza Gelenek Kültürümüz..!

Düğünlerde söylenen neşeli şarkılar, tören şarkıları, inançlarla ilgili şarkılar, ninniler, yaraların iyileşmesiyle ve çalışmayla ilgili şarkılar her fırsatta söylenir. Bir sülaleyi bir araya toplamak için; kahramanların yiğitliklerini anlatan ya da tarihsel olayları anlatan şarkılar; gülünç şarkılar ve çağdaş şarkılar var. Avcılar, ava çıkmadan once şarkılarını söylemezlerse eli boş döneceklerine inanılıyor. En gözde şarkılar, Abhazların yiğit insanlara olan hayranlıklarını yansıtanlardır.(AZAR)
Abhazların gözde çalgıları, iki telli ve yayla çalınan apkharse dir. Bir kişi çalar ve şarkı söyler, dinleyiciler de şarkıya eşlik ederler. Kadın-erkek tümü, müzik aleti çalmayı ve şarkı söylemeyi bilirler, ancak kadınlar yaşlı erkek akrabalarının yanında konuşmadıkları için toplum içinde şarkı da söyleyemezler, yalnız erkekler şarkı söyler. Eskiden her köyde, son derece takdir edilen, önde gelen birkaç müzisyen bulunurmuş.
Yaşlıların söylediğine gore, savaş zamanında apkharse sıkça kullanılırmış. İnsanlar halen, bu müziğin psikolojik bir etkisi olduğuna inanıyorlar. Eskiden apkharse çalan kişi yoldaşlarının önünde yürürmüş; eğer vurulup düşerse enstrümanı bir başkası alır ve çalmaya devam edermiş. Bu enstrümana adını veren apkha sözcüğü, Abhazca "öncü" anlamına geliyor. Şarkılar çoğunlukla, düşman köyleri kuşattığında, köyü savunan insanları yüreklendirmek için o anda bestelenir, çalınırmış ve içerik olarak da tarihi olayları anlatır, çarpışmalarda ölenleri övermiş.
Apkharse'nin müziğinin acıları dindirdiğine inanılıyor. Ayağına saplanan merminin çıkarılması gereken Kuchuk adında bir adamın öyküsü anlatılıyor AUHRAŞA). Mermi çıkarılırken Kuchuk apkharse'sini çalıyor ve hiç acı belirtisi göstermiyormuş. Yanında duran eşi, gerçek bir erkeğin çektiği acıyı bu şekilde dindirmeye kalkmasının yerinde bir davranış olmadığını dolaylı bir yoldan Kuchuık'a anlatmış. Kuchuk apkharse çalmayı anında bırakmış ve operasyon bitene kadar sessiz kalmış.
Abhazların yararlılar için de birkaç şarkısı var(AUHRAŞA). Bunlardan biri, yaralı tedavi edilirken, diğeri tedaviden sonra ve "Yaralının Şarkısı" aUhraşa denilen, bir diğeri de yaralının arkadaşları ve akrabaları tarafından, iyileşmesine yardımcı olmak amacıyla söylenir. Bazen de yaralının kendisi şarkı söyler. Bu müzik Kutsal sayılır.
Şarkılar, ilaç yerine geçer. Biri hastalandığında akrabaları, onun sorumluluğunu üstlendikleri gibi gece de yatağının etrafında oturup, acısını unutturmak için ona fıkralar, hikayeler anlatıyorlar; dansedip şarkı söylüyorlar.
Biri ölmek üzereyken, akrabaları yatağının kenarında sessizce şarkı söylüyor ve apkharse çalıyorlar, anma gününde yine şarkılar söyleniyor. Baba, oğlu öldüğünde ağlayamıyor ancak duygularını söyleyerek ifade edebiliyor

Cerkes Kültürümüz..!

Çerkeslerde El Öpme Adeti Yoktur.

Malum bayramlarda sürekli tartışılan bir konudur bu. Biz her bayram olduğu gibi yine bu bayramda da Çerkeslerde el öpme adetinin olmadığını söylüyoruz.
Bu el öpme adeti sürgünden sonra Osmanlı topraklarında Çerkeslere geçen bir adettir.
Kafkasya’da olmayan bu adet, Osmanlı topraklarında ne yazık ki Xabze’nin bir çok şekilde asimile olarak Xabze’de var gibi gösterilmeye başlandı.
El öpme adeti, Osmanlı padişahlarının eteklerinin öpülerek daha sonra da el öpme şeklini aldığını söyleniyor. Ne kadar doğru bilinmez…
Ama Adige Xabze’de ve Çerkes milletinde el öpme adetinin olmadığını kesin bir dille söyleyebiliriz.
El öpme nereden nasıl bu millete geldiği ise, farklı şekilde söylentileri var.

Cerkes Kültüründe Kaşenlik..!

Çerkes Milletinde Kaşenlik :

Çerkeslerin günümüze kadar devamlılığını sürdüren geleneklerin birisi de "kaşenlik adetidir. Bu adet bekar genç kız ve erkekler arasında evlilik öncesi dönemde gerçekleşmektedir. Diğer geleneklerde olduğu gibi habze adı verilen kurallarla sınırlıdır. Kaşenlik birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir. 
Çerkes kız ve erkekl
eri birbirleri ile düğünlerde, toplantılarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadır. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar aynı zamanda eğitim yereri de sayılmaktadır. Kızlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda Çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde eğitilirler. Bütün eğlence, düğün ve toplantılarda "thamate" adı verilen bir kişi bulunur.

Cerkes Kültürümüz..!

Düğünlerde gelin ile damat oynamazlar. Ve damat düğün evinde kalmaz, bir arkadaşının evinde kalır. 
Damat ile gelin kendi düğünlerinde birlikte oynar diyenler hata yaparlar. Çünkü Adıge Xabze'de böyle bir kural yoktur. Bu durum Çerkes olanlar için geçerlidir.

Cerkes Kültürümüz..!


Çerkesler'de erkek,eşi dışındaki tüm bayanları sağına alır.
Kendi kızları da sağdadır.
Böylelikle,karşılaştığınızda,kişinin yanındaki bayan ile olan ilişkisi uzaktan dahi anlaşılabilir.
Bu adet köylerde yaşlı kişilerin gençlere söylediği ve gördüğü taktirde uyardığı bir adettir.
Günümüz şartlarında uyulmuyor olsa da Çerkes kültürünün en güzel adetlerinden birisidir.

21 mayıs 1864 cerkes sürgünü

21 Mayıs 1864... 

Çarlık Rusyası, 300 bine yakın asker ve modern silahlarla saldırmasına karşın 1856 yılına kadar Kafkasya'ya tam hakim olamadı. Özellikle Batı Kafkasya'da direnişler son dönemde çok çetin geçiyordu. 1856'da Paris Konferansı'nda Osmanlı ve Avrupalı müttefikler tarafından Kafkaslılar yalnız bırakıldı. Paris Konferansı sonuçlarına göre Rusya, Kafkasya'da ne isterse yapabilecekti. 1859'da Şamil'in de teslim olmasıyla Doğu Kafkasya'da savaş hemen hemen bitmiş, Rusya bütün gücüyle Batı Kafkasya'ya saldırmaya başlamıştı. 1860-1864 yılları arasında (ki bu savaşlarda bütün Kafkas boyları yer almışlardı) Batı Kafkas Cephesi yeniden kurulmuş ve çok çetin çarpışmalar olmuştu. Çarlık acımasız bir vahşet uyguluyordu. Köyler yakılıyor, ekinler yok ediliyor, mallar yağmalanıyordu. Halkın direncini kırmak için çar orduları halkı sürgüne tabi tutuyor, geri dönüş umutlarını kırmak için, gözleri önünde köylerini yakıyordu. Boşaltılan topraklara Kazak ve Rus köylüleri yerleştiriliyordu. 

Bir yandan süregelen savaş, bir yandan sürgünler ve soykırım, 1864 baharına kadar devam etti. 1864 Mayıs ayında her boydan Kafkas savaşçıları, Soçi yakınlarında Aybgo Suyu yakınlarında yeni bir cephe açtılar. 7-11 Mayıs tarihleri arasında Ruslar'a büyük kayıplar verdirdiler. Bunun üzerine Kafkasya'daki Rus birlikleri dört koldan bu son cepheye saldırdılar. Çerkeş güçleri ağır top ateşi altında günlerce dayandılar... Hepsi şehit olana kadar... 

Ve 1864 yılının Mayıs ayının 21. günü Rus orduları Soçi yakınlarında Kbaada çayırlarında (şimdiki adıyla Krasnaya Polyana) büyük bir zafer şöleni ve resmi geçit yaparak, Kafkasya'nın düşüşünü kutladılar. General Yevdokimov, Kafkasya sorununun bittiğini Çar'a müjdeliyor, dağların yüksek noktalarında direnişi sürdüren küçük grupların da takip edilerek yok edileceğini bildiriyordu. 

Yevdokimov'a göre kesin çözüm, Çerkesler'in topraklarından sürülerek denizin öteki yakasına kovulmalarıydı. Kuban ötesinde kalan ve boyun eğen halk bile onun gözünde zararlı ve tehlikeliydi. Onların da sürülmeleri gerekiyordu. 
Ve böylece... 1864yılı, sürgünün en yoğun olduğu yıl olarak tarihe geçti. Lapinski'ye göre, 10 Temmuz 1864'e kadar 200 binden fazla Çerkeş, gemilerle Osmanlı limanlarına taşındı. Tarihçilere göre, Çar ve komutanlarının emriyle 19. yy.'da Osmanlı topraklarına 1.600.000 civarında Çerkeş sürgün edildi. 

İşte 21 Mayıs 1864, Çerkeş halkının belleğine böyle kazındı. Çar ve orduları için zafer, Çerkesler için acının, hüznün, sürülüşün, bölünmüşlüğün ve ölümün günü... 

21 Mayıs'lar, her şeye rağmen Çerkeş halkının yaşama direncinin ifadesidir. Direniştir, başkaldırıdır, diriliştir. Tüm zalimlere inat, Çerkesya'nın yeniden var olma mücadelesidir. 

21 Mayıs'lar, halkımızın belleğine kazınan tüm bu acıları, savaşları insanlık dışı uygulamaları dünyaya haykırmak istediğimiz gündür. 

21 Mayıs'lar dün, bugün, yarın perspektifinde ulusal-kültürel kimliğimizi yaşama ve yaşatma isteği ile geleceğe ışık tuttuğumuz günlerdir.

Abaza yemeği CEVİZLİ LAHANA



  1. AHULÇAPA(Ahbaz) cevizli lahana

    1 kg lahana (istenirse 300 gramı lahana turşusu olabilir)
    2 su bardağı ceviz içi (200 gram)
    1 kahve fincanı kaynamış lahana suyu
    2 baş sarımsak
    1 adet büyük boy kuru soğan
    2 çorba kaşığı toz kişniş
    2 çorba kaşığı kırmızı pulbiber
    3 çorba kaşığı mayonez 1 su bardağı süzme yoğurt (200 gram)
    1 demet taze soğan
    Tuz

    HAZIRLANIŞI:
    Lahanalar sıcak suya atılır ve ağzı kapalı bir tencerede yeme kıvamında haşlanır. Haşlanan lahananın suyundan daha sonra kullanılmak üzere bir fincanı ayrılır. Lahanalar hafif U sıkılarak tencereden alınır. Biraz soğuduktan sonra bıçakla (ya da robotla) enine boyuna hafifçe iri parçalar halinde kesilir, içine önceden küp küp kesilmiş soğan eklenir. Hafif yoğrularak birbirine yedirilir ve beklemeye alınır. Diğer tarafta, ceviz içlerine dövülmüş sarımsaklar yavaş yavaş katılarak, pulbiber ve çok az tuzla iyice çekilir. Bu karışım lahanaya eklenir. Üzerine yoğurt, kişniş, mayonez ve tuz ilave edilerek karıştırılır. Servis tabağına alınan karışım ince kıyılmış taze soğanla süslenir

psihalive (cerkes mantısı)

PSİHALİVE
Hamur için:
1 yumurta,
1 fincan sıvı yağ,
su,
un,
tuz.
İç Malzemesi:
5-6 adet orta boy, patates,
1 adet orta boy soğan,
Reyhan,
biber,
tuz

Hamuru tüm malzemesiyle birlikte yoğurup dinlenmeye bırakıyoruz. Patatesleri haşlıyoruz ve çatal yardımıyla pütürsüz olacak şekilde eziyoruz. İçine sıvı yağda pembeleştirdiğimiz soğan, reyhan, biber ve tuzu ekleyip patatese iyice yediriyoruz. Dinlendirdiğimiz hamurdan yumruk büyüklüğünde parçalar kopartarak kalınlığı 1 cm olacak şekilde açıyoruz. Kareler halinde kesiyoruz. Kestiğiniz parçaların içine iç malzemesi koyarak üçgen olarak katlayıp kenarlarını yapıştırıyoruz. Daha I önceden kaynattığınız 1 suyun içine atarak haşlıyoruz ve büyükçe bir tepsiye döküyoruz, üzerine kızdırılmış yağ döküp servis yapabilirsiniz veya sarımsaklı yoğurt ve sıcak suyla açılmış karabiberli salçayı üzerine dökerek de servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun.

cerkes yemekleri

Haluzz-Haluj
Üçgen şeklinde yağda kızartılmış peynirli puf böreğine haluz derler. Bir de ince açılmış hamurun içine peynir ve soğan koyduktan sonra yumurta büyüklüğünde veya biraz daha büyük boyda yuvarlak hale getirip suda pişirirler ki buna da psihaluj derler. Su böreği gibidir. Bu börek pek muteber olmadığından ağır misafirlere ikram edilmez. Bazen de suda kaynatıldıktan sonra ve meselâ ertesi 
gün yenmek istenirse kızartıp da yerler. Haluz sofraya bir sahan içinde olarak konduğu gibi bazen de öylece konur. Koparıp dağıtmamak için el ile tutularak ısırılıp yenir. Haluzz-Haluj pasta gibi ekmek makamında safraya konduğu için yoğurt, kaymaklı süt, tereyağı, bal veya tiritle yenir. Ekseriya hediye olarak akraba ve ahbaplar arasında hediye olarak götürülür. Halujun bir de patatesli cinsi vardır ki bu da şu şekilde yapılır. Patates sayulduktan sonra su içinde kaynatılarak güzelce pişirilir. İçine biraz kırmızı biber, tereyağı, tuz konur ve evvelce hazırlanmış olan açılmış dört köşeli yufka içine konur, yufkanın bir yarım daire şeklinde yapıştırılmasını müteakip biraz durduktan sonra kaynar suyun içine atılır ve kaynatılır. Sıcağı sıcağına yenir.

31 Ekim 2012 Çarşamba

Adige dans..


Abhazya Dansı..


Abhazya Resim..


Abhazya Tarihi..


  • Adıgeler (Çerkesler), tarihöncesi çağlardan beri Kuzeybatı Kafkasya'da yaşamış olduğu kabul edilen bir halktır. Adıge ataları için, Grek belgelerinde Sind ve Meot gibi adlar kullanılmıştır. Bazı araştırmacılar da, Adigelerin Hattilerden türediğini kabul etmektedirler (bk. Prof.Ğış Nuh, "Adigece'nin temel sorunları-1", internet; ayrıca bk. Ali Çurey, "Hatti Hititlerin Kökeni ve Çerkesler", Çiviyazıları Yayınevi). Adige destanı Nartlarda "Cırt", "Çıt", "Çınt" biçiminde geçen yer ve topluluk adlarıyla anılan halkların Sind ve Meotlar olduğu sanılmaktadır. Ölü gömme kültüne (tapıncına) göre, Sind ve Meot varlığı M.Ö. 3. binyılına değin izlenebilmektedir. Meotların ('Mıvıt'/'Мыут1' ya da 'Мыут1э') Kimmerler ve İskitler ile ilişkileri bulunuyordu. M.Ö. 8.-7. yüzyıllarda Adige-Grek ilişkileri başladı (bk. Bestlenıye Asker, "Adigeler Greklere yardımcı oluyorlardı", internet). Grek belgelerinde Sind ve Meotların yazılarının bulunduğu yazılıdır;nitekim 1955'te, Adigey'de, arkeolojik kazılar sonucu Meot (Мыут1э; Adige) yazılı tabletleri bulunmuştur (bk. Adigey-Ekonomi bölümü). M.Ö. 5. yüzyılda kurulu olduğu bilinen, ama daha öncesi hakkında yeterli bilgi bulunmayan, 4. yüzyıl ikinci yarısına değin yaşayan ve merkezi Sindika limanı olan Sindika Devleti kralları kendi adlarına sikke (madeni para) kestiriyorlardı.M.Ö.479'da Bosporos Krallığı'nın eline geçen ve yıkılan Sindika limanı yerinde Gorgippia (Anapa yerinde) adlı bir Grek kenti kuruldu.Sindika, M.Ö. 4. yüzyılda, dış, özellikle İskit saldırılarından korunma amacıyla, Bosporos kralı Levkon I döneminde (M.Ö. 349-348) komşu Bosporos Krallığı'na katıldı. M.Ö. 3. yüzyılda ucuz Mısır buğdayının rekabetine dayanamayıp çöküş süreci içine giren Karadeniz kıyısındaki Grek "Bosporos Krallığı"nın zayıflaması, M.S. 2. yüzyılda beliren İskitlerin izleyicileri Sarmatlar, ayrıca batıdan kıyılara yönelenGotlar ile kuzeydoğudan ve kuzeyden gelen ve 4. yüzyılda yoğunlaşan Hunların saldırıları sonucu, Azak Denizi ve Karadeniz kıyılarındaki kentler yıkıldı ve kıyı ticareti de sona erdi, verimli topraklar ve otlaklar Hunlar'ın eline geçti. Adıgeler ise, dağlara sığındılar.
  • Hunların çekilmesinden (6. yüzyıl) sonra, Adıgeler Asya steplerinden gelen Avarların saldırıları ile karşılaştılar ve uzun bir süre kendilerine gelemediler. Avarların çekilmesinden sonra, Adıgeler eski topraklarını geri aldılar, kuzeyde, bugünkü Ukrayna ve Kırım Yarımadası içlerine değin yayıldılar. Halen, buralarda birçok yer Çerkes (Adıge) adları taşımaktadır. Ancak, doğudan ve kuzeyden gelen Hazarlar, Kuzey Kafkasya topraklarının çoğunu ele geçirdiler. Durumdan, yani Hazarlarla sürdürülen savaşlardan yararlanan Ruslar 10. yüzyılda Kerç Boğazı dolaylarında Tmutarakan Prensliği'ni kurdular, ama Prenslik 11. yüzyılda Adıgelerle Alanların bir bölümünün (Yaslar) birleşmesi sonucu ortadan kaldırıldı. MS 2. yüzyılda beliren ve günümüz Osetler'inin ataları olarak kabul edilen İran asıllı Alanlar, Kuban Irmağı havzalarında yoğunlaşarak yayıldılar. 11-13 yüzyıllarda Alanlar feodal bölünmeler içine girdiler ve eski güçlerini yitirdiler. Bu dönemde Adıgelere Zykh (Зихы) ve Kasog gibi adlar veriliyordu.Daha sonra BizansVenedik ve Ceneviz ile ticari ilişkiler kuruldu, Ortodoks ve Katolik mezhepleri Adigeler arasında yayılmaya başladı. Ama eski kentsel ve yazılı yaşama dönülemedi.
  • 1223'te Moğol saldırıları başladı ve bir Moğol-Kıpçak devleti olan Altın Orda Devleti kuruldu (1242-1501). Kuzey Kafkasya'daki düzlük alanlar Kıpçaklar'ın eline geçti. Nitekim günümüzde Kuzey Kafkasya'da yaşayan Kumuk veNogaylar ile Balkar ve Karaçay toplulukları, bu akınlar sonucu şimdiki yerlerine yerleşmiş olmalılar, nitekim bu topluluklar halen Kıpçak lehçelerinde konuşmaktadırlar. 1395'te Timur'un saldırıları ile karşılaşıldı ve giderek Altın Orda da parçalandı. Parçalanma sonucu, Altın Orda yerinde, komşu devletler olarak Kırım Hanlığı (1426-1783) ile İdil Irmağı güneyinde ve Hazar Denizi'nin kuzeybatı yörelerinde Astrahan Hanlığı (1466-1556) oluştu. Bu arada Kuban Irmağıkuzeyindeki topraklar da 13-15. yüzyıllar boyunca Adıgeler tarafından giderek ve büyük çapta Tatarlar lehine terk edildi ve Orta Kafkaslar'da şimdiki Kabartay bölgesi ya da Kabardiya oluştu. Dört büyük derebeyi ailesi (pşı) ve bunların vasalları tarafından yönetilen Kabardiya, 1556'da Astrahan Hanlığı'nın Rusya tarafından ortadan kaldırılması ve Rusya ile sınırdaş olunması sonucu, Kırım egemenliğinden çıktı ve 1557'de Rus koruması (egemenliği) altına girdi.
  • Kabardiya'nın 1557'de Rus koruması altına girmiş olması olayı, bugünkü Kabardey-Balkar Cumhuriyeti ile yetinilmeyerek,tarihsel anlamda bir ilgisi bulunmayan, 1864 yılına değin bağımsızlığını korumuş olan şimdiki Adigey veKaraçay-Çerkes Cumhuriyeti'ni de kapsayan, ama aynen bu iki yöre (region) gibi, en az birer bölümü ile, o zamanki tarihsel Çerkesya sınırları içinde bulunan Krasnodar Kray ve Stavropol Krayı ise dışarıda bırakan ilginç bir resmi uygulamayla, "Adıgelerin Rusya'ya katılmalarının 450. yılı" biçiminde 2007 yılı boyunca kutlanmıştır. Ayrıca, kutlama programı çerçevesinde, Nalçik'te anıt heykeli dikili olan, Müslüman Kabartay büyük derebeyi (pşı) Temrıko İdar'ın kızı iken, 1561'de Moskova'da bir kilisede vaftiz edilip Mariya Temrukovna adını alan ve ikinci karısı olmak üzere ilk Rus çarı IV. İvan'a (Korkunç İvan; 1530-1584) nikahlanan, Rus-Kabartay dostluğunu simgeleyen Goşevnay İdar (1544-1569) ve Rusya'nın genişleme sürecinde görev almış ve etkili makamlarda bulunmuş olan çok sayıda Kabartay soylusu (komutan ve devlet adamı) da anılmıştır. Bu arada Kabartay-Balkarya'nın kurucu ortağı olan Balkar halkı, 1557'de Rusya'ya katılmadıkları, 1827 yılına değin egemen bir halk ve bölge olarak kaldıkları gerekçesiyle, sözkonusu 450. yıl kutlamalarına katılmamıştır.